Bu Dünyadan Bir Nazım Hikmet Geçti
Türk Edebiyatının Mavi Gözlü Dev'i Nazım Hikmet Ran bugün aramızdan ayrılalı tam 61 yıl oldu.
Sürgünler, hapislerle geçen hayatına neler sığdırdı gelin birlikte inceleyelim...
1901 yılında Osmanlı Devleti istibdat döneminin derin sancılarını çekerken doğdu Nazım, ismini taşıdığı ve çok sevdiği dedesi Nazım Paşa ve Ressam annesi Celile Hanım sayesinde çok güzel bir eğitim alıyor.
Henüz onlu yaşlarda ilk şiiri “Feryad-ı Vatan”ı yazan şair orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde tamamladıktan sonra 1915’te Bahriye Mektebi’ne girer, fakat ne yazık ki subay olduktan sonra sağlık sebebiyle ordudan ayrılır.
Bundan sonra ise öğretmenlik dönemi başlar. Usta şair Ankara Hükümeti’nin görevlendirmesiyle, Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar. Daha sonra ise birlikte Moskova’ya giderler.
Burada ihtilale tanık olan Nazım Hikmet Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde ekonomi ve toplum bilimi alanında eğitim alır.
1924’te gizlice ülkeye dönüp Türkiye Sosyalist İşçi-Köylü Partisi’nin yayın organı olan Aydınlık dergisinde yayın hayatına başladı.
1925’te İstiklâl mahkemelerinde başlayan yargılamalar dolayısıyla tekrar Moskova’ya geri dönse de gıyabi yargılanmasına 15 yıl hapis cezası alır.
Moskova yıllarında, daha önce öğrenci olduğu Üniversite’de bu sefer eğitimci olarak çevirmenlik ve asistanlık yapar.
1928’de Türkiye’ye girerken yakalanıp bir süre tutuklu kalır. Aftan yararlanarak özgür kalır.
1928-1932 yılları arasında ilk oyunlarını, şiir kitaplarını yayımlar.
Aktif politikadan uzak durup devrimci bir şair olarak Resimli Ay dergisinde çalışmaya başlamıştır.
Arkadaşlarının isteği ile kısa süreliğine gizli komünist partisinin sekreterliğini yapar.
Akşam, Son Posta, Tan gazetelerinde fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapmıştır.
Yaşamını oyun, roman, şiir, fıkra türündeki çalışmalarıyla sürdürmüştür.
835 Satır adlı şiir kitabı yayımlandığında büyük şaşkınlığa sebep olmuştur.
Nazım Hikmet, 1930’lu yıllarda “Putları Yıkıyoruz” kampanyasıyla Abdülhak Hâmid ve Mehmet Emin gibi şairlerle Yakup Kadri gibi romancılara hücum etmiştir.
Hakkında açılmış bir dava nedeniyle 1934 de bir buçuk yıl hapis yattıktan sonra aftan yararlanıp hapisten çıkar.
1935’te Piraye ile evlenir.
İpek Film Stüdyosu’nda çalışmaya başlar.
Bu sırada orduyu ihtilâle teşvik ettiği iddiasıyla toplam 28 yıla mahkûm edilse de toplamda 12 yıl 7 ay sonra serbest kalır.
Yaşamının 17 yılı hapishanelerde geçer.
Şöhreti Türkiye dışına yayılmış; Varşova’da toplanan Dünya Barış Kongresi’nce ödüle lâyık görülmüştür.
Askere alınma kararı üzerine 1951’de Romanya üzerinden gizlice Moskova’ya geçmiştir.
Ağustos 1951’de Türk vatandaşlığından çıkarılır.
Çeşitli ülkelere seyahatler yapar.
Berlin, Sofya, Viyana, Prag, Pekin seyahatlerinde çeşitli ödüller alır.
1952 yılında Polonya seyahati sırasında Borjenski soyadıyla bir kimlik çıkartılmıştır.
3 Haziran 1963’te Moskova’da kalp krizinden ölmüştür.
7 Ocak 2009’da Bakanlar Kurulu kararıyla kendisine Türk vatandaşlığı iade edilmiştir.
Geriye bıraktıkları ise vatanından ayrı kalma pahasına sürdürdüğü davası,şiirleri,kişiden çok aşkın kendisine olan aşkı...
Bu Dünyadan Bir Nazım Hikmet geçti...
Benzer Haberler
Bir Hıdrellez Masalı
Naşit Özcan'ı Kaybettik
3 Mayıs Türkçülük Günümüz Kutlu Olsun
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Kutlu Olsun
Sihirli Annem Hepimiz Biriz Filminin Çekimleri Tamamlandı
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun
Harry Potter Dizisinin Oyuncu Kadrosu Belli Oldu
400 Yıl Sonra William Shakespeare'in Bilinmeyen Sonesi Ortaya Çıktı