Ya Dağları Yutanlar Ya Da Onları Taşıyanlar
Bugün 3 Aralık. Dünya Engelliler Günü.
Çoğu zaman “farkındalık” diye başlayan cümlelerin acımaya saplandığı bir gün. Oysa mesele ne acımak ne alkış tutmak. Mesele anlamak: Bazı insanlar dağların üzerinden geçiyor, bazıları ise o dağları sırtında taşıyor.
Bizim “normal” dediğimiz hayat, çoğu zaman sadece bize göre normal. Yürüyen merdiven bozulduğunda sinirleniriz ama merdivenin varlığını bile fark etmeyenler var. Bizim için on adım sıradan, bir başkası için zafer. Bizim için duyulan bir cümle gündelik bir ses, bir başkası için “ilk kez duyuyorum” mucizesi.
Engel çoğu zaman bedende değil; şehirde, okulda, otobüste, iş yerinde, bakışlarda başlar. Beton basamaklarda, altyazısız haber bültenlerinde, “sen yapamazsın” diye başlayan cümlelerde… Asıl engeller bunlar. Geri kalan sadece farklı bir bedenle doğmuş, o bedenle dünyayı yeniden kurmayı öğrenmiş insanlar.
Geçen hafta şehrimde tekerlekli sandalyeli bir genç gördüm. Önünde yeni yapılmış “engelli rampası” vardı. Eğim o kadar dikti ki çıkamadı. Üç kişi yardım etmek için durdu. Genç gülerek dedi ki:
“Yardım istemiyorum, rampayı düzgün yapanı istiyorum.”
O an anladım ;Biz yardım ederek vicdan rahatlatıyoruz. Onlarsa haklarını istiyor. Aradaki fark tam olarak bu.
Bir de ortaokulda gözleri görmeyen edebiyat öğretmenim vardı. Derslerinde bize şunu söylerdi:
“Ben dünyayı gözlerimle değil, ellerimle, kulaklarımla, aklımla görüyorum. Siz ise bazen gözleriniz açık uyuyorsunuz.”
Bütün sınıf susar kalırdık. Çünkü haklıydı.
Dünya Engelliler Günü bize tek bir şeyi hatırlatıyor: Engel diye bir şey yoktur aslında, erişilemeyen bir dünya vardır. Ve o dünyayı erişilebilir kılmak bizim işimiz. Çünkü bir gün o tekerlekli sandalyede oturan, bastonla yürüyen, işaret diliyle konuşan kişi senin çocuğun, annen, kardeşin, en yakın dostun olabilir. Ya da sen kendin.
O yüzden bugün sadece “farkındayız” demek yetmez.
Bir kaldırımın önüne araba park etmeyelim. Bir etkinliğin erişilebilir olup olmadığını soralım.
Bir iş ilanına “engelli adaylar da başvurabilir” yazmaya gerek duymayalım; çünkü zaten başvurabilirler. Yeter ki kapı kapalı olmasın.
Dağları sırtında taşıyanlar yorulmasın diye biraz da biz kaldıralım yükün kenarından...
Eşitlik bir lütuf değil; düzenin ta kendisi olmak zorunda.



Benzer Haberler
Ya Dağları Yutanlar Ya Da Onları Taşıyanlar
Samsun Şehir Hastanesi’nde MHRS Randevu Düzenlemesi
Papa 14. Leo Türkiye Ziyaretine Geldi
Canik’te Keserli Saldırıya 10 Yıl 10 Ay Hapis Cezası
İlkadım’da 9 Ölü Köpek Vakası: Başkan Kurnaz İhmal Soruşturması Başlattı
Silahlı Saldırı da 19 Yaşındaki Şüpheli ve Azmettirici Tutuklandı
Naci Görür'den Evlere Girilmeli mi Sorularına Yanıt
Geçmiş Olsun İstanbul